Kızılcahamam Kaplıcaları:
Kızılcahamam kaplıcalarının geçmişi Roma İmparatorluğunun parlak devirlerine kadar uzandığı sanılıyor. Büyük kaplıca yanında bulunan ve Romalılara ait olduğu bilinen eski hamam kalıntılarından dolayı böyle bir fikre varılmıştır. Halk arasında da Roma Hamamı olarak bilinen bu eski hamamda iki büyük havuz ve yeraltından çıkan termal suyun dinlendirildiği büyük bir depo mevcuttur. Bu depo ve havuzlar, yumurta akı ile karıştırılan toprak ve kilden müteşekkil bir karışım ile sıvanmıştır.
12.Asırda Anadolu’da 300 sıcak su hamamı bulunduğu belirtiliyor.
Tarihi kaynaklar, 1402 Ankara Savaşı sırasında (belki de savaşdan hemen sonra Ankara’da kaldığı bilinen sekiz günlük süre içinde) Timur’un, aksayan bacağına şifa olsun diye bölgedeki kaplıcadan faydalandığını, sık sık banyo aldığını, hatta sıcaklığı 80º C olan kaplıca suyunda yıkanırken, bacağını birden suya soktuğunda yanma hissedip: ”Aman bre Kızılcahamam!” diye bağırdığını ve ilçenin isminin de buradan geldiğini belirtiyorlar.
Ali Cevad Efendi’nin, “Memalik-i Osmaniyye’nin Tarih ve Coğrafya Lügatı” nda, ilçemizde “biri Sek Hamamı’nda, ikisi de Kızılca’da bulunan kaplıcalardan bahsederek, terkibinde şap, kükürt ve çelik olan kaplıcaların iç ve dış hastalıklara olağanüstü yarar sağladığı, Ankara ve civar illerden pek çok ahalinin tedavi için buraya gelip 60 odalı hanlarda kaldığını” anlatılıyor.
Ayrıca kaplıcalarımız, tarih bölümünde de belirttiğimiz gibi, 1914 yılında ilçe merkezinin Pazar’dan Kızılcahamam’a taşınmasına da (Ankara Valiliği’nin başkent İstanbul’a yazdığı teklifde) sebep (ve bahane) teşkil etmiştir. Bu tarihde de hamam ve yanındaki 60 odalı bir handan bahsedilir.
ATATÜRK ilçemizi ziyaret ettiği 16-17 Temmuz 1934 de büyük ve küçük kaplıcayı da gezmiş ve buraların geliştirilmesi yönünde direktifler vermiştir.
Bu tarihlerde kaplıcalarımızın havuzları sıcak suların yerden kaynadığı yerde idi. Yani sıcak su yeryüzüne çıktığı yerdeki havuza toplanır ve burada banyo alınırdı. Havuza da bir taş merdiven ile inilirdi.
Kaplıcalarımız, böyle ilkel bir yapı ve kullanımda iken 1943 de zamanın Ankara valisi Nevzat Tandoğan’ ın yardımları ve bizzat katıldığı temel atma töreni ile yenilenmeye başlanıp bu günkü yerine yeniden inşa edilir. İnşaat devam ederken sıcak suyun kaybolduğu görüldü. 1945 yılında inşaatı bitirilen tesiste, erkek-kadın bölümleri, bu bölümlerde büyük mermer havuzlar, soyunma ve dinlenme yerleri yeniden düzenlenmiştir.
O yıllarda Özel idare mülkiyetindeki kaplıcalar, 1961 yılında belediye tarafından 900.000 TL ye satın alınmıştır.
İlçemize ilk fizik tedavi uzmanı olarak 1953 de Dr.Nusret Şakir bey atanır. 1960 sonrası ise, halkın yakından tanıdığı Dr.Hakkı Atay fizik tedavi uzmanı olarak çalışır ve sezonluk 600 hastaya zamanın teknolojisi ile hizmet verir.
Son olarak da 1975 de ise zamanın belediyesi tarafından üstüne bir kat daha çıkılmış, ortasında göbek taşı bulunan yıkanma yeri havuzun olduğu bölümden ayrılarak sauna haline getirilmiş, soyunma ve özel banyo kabinleri çoğaltılmış, fizik tedavi bölümü daha da geliştirilmiş ve idari bölümler eklenmiştir.
1984’e kadar kaplıcalarımız kendi tabii kaynaklarını kullanıyorlardı. O yıl M.T.A. ve belediyenin ortak çalışması ile Küçük Kaplıca yanında yapılan sondajda çok miktarda sıcak su çıkarıldı ve kaplıcalara verilmeye başlandı. Kaplıcalarımız tabii çıkışlı 3 kaynağa ilave olarak jeotermal enerji temini için açılmış iki kuyudan daha beslenmektedir ve Ph değeri 7 dir. Kaynak akım değerleri ise 60 Lt/ Sn.dir.
1994 de ise belediye tarafından girişe turnikeler konularak hem yaz aylarındaki izdiham, hem de hamamdan faydalanma konusundaki spekülasyon önlenmiştir.
Yapılan bu hizmetlere rağmen kaplıca tesislerinin yeterli olduğu söylenemez.
Gene de bu halleriyle bile kaplıcalarımıza olan talep her geçen gün artmaktadır. 1992 yılında günde ortalama 2.500-3.000 kişi girmekte iken, 1996 sezonu itibarı ile bu sayı 4.000’e çıkmıştır. Normal kapasiteleri ise günlük 15.000 kişi olarak tesbit edilmiştir. Bu artan talebe karşı gelirin de aynı şekilde arttığı düşünülürse, kaplıcaların maddi açıdan faydası ortaya çıkar.
Kaplıcalarımıza sadece bölgesel misafirler değil, yurdun her tarafından tedavi amacı ile gelenler oluyor. Özellikle yazın (Haziran-Ekim arası) tedavi ve dinlenme amacı ile ilçeye gelenler çoğunlukla Zonguldak’lılardır. Bunun yanısıra Malatya, Trabzon, Çorum ve Kastamonu yoğunlukta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’dan gelenler olmakta ve en az on gün süre ile ilçemizde kalmaktadırlar.
Tedavi için gelenlerin genelde Romatizma, Siyatik, cilt, kadın hastalıkları, bel ağrıları ve Egzema gibi hastalıklardan şikayetçi oldukları ve düzenli bir kaplıca tedavisinden sonra hemen hepsinin memnun olarak ayrıldıkları gözlenmektedir.
İlçedeki termal suyun daha aktif ve modern bir şekilde kullanılması için 1994 den itibaren yoğun bir çalışma başlatılmış, bir çok proje hazırlanarak ihaleleri yapılmıştır. Bunların bir kısmı bitmiş, bir kısmı 2-3 yıl içinde hizmete girecektir.